Siyaset Bilimci ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Havva Kök Arslan, İran’ın işgal rejimine yönelik gerçekleştirdiği misillemeyi değerlendirerek, Türkiye’nin tutumunu ele aldı.

"İran, zamanın kendi lehine olduğunu düşünüyor"

Arslan, Siyonist rejim "israilin saldırısına karşı misilleme yapan İran’ın hava saldırısına İran açısından bakıldığında başarıya ulaştığını" ifade ederek, "Çünkü İran bölgesel savaşa girmek istemiyor. Zamanın kendi lehine geliştiğini düşünüyor. Bölgede İran’la birlikte hareket eden direniş güçleri olarak adlandırdığı askeri güçleri olan gruplar bunların hepsi zamanın kendi lehine işlediğini düşünüyor. İran, israilin provokasyonları karşısında ‘stratejik sabır’ uyguluyor. Çünkü, İran, özellikle çok kutuplu dünyanın yerleşmesiyle birlikte israilin en büyük destekçileri olan Amerika ve Batı dünyasında güç kaybetmekte olduğunu görüyor. Bu güç kaybına paralel olarak, İsrail’e verilecek desteğin azalacağını düşünüyor. Bu arada HAMAS da kendini Hizbullah şekline dönüştürmüş durumda. Bir başka deyişle İran, zamanın kendi lehine olduğunu düşünüyor." dedi.

"İran, nükleer silah yapma aşamasına geldi"

İran’ın aynı zamanda nükleer silah yapma aşamasına gelmiş durumda olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Havva Kök Arslan, şöyle devam etti:

"İran, Güvenlik Konseyinin 5 daimî üyesi ve Almanya ile imzaladığı nükleer anlaşmadan Trump zamanında Amerika’nın tek taraflı çekilmesi, Avrupalıların da bundan sonra doğru dürüst bir alternatif bulamamasından dolayı İran uranyumu zenginleştirme faaliyetlerine hız verdiğini resmen açıklamıştı. Bazı tahminlere göre belki İran nükleer silahı ya da yapmak üzere. Ayrıca elinde ciddi oranda kimyasal silah stoku var."

İran, Ortadoğu’da ABD ile kapsamlı savaş istemiyor…

"Bütün bunları yan yana getirdiğimizde İran, Ortadoğu’da Amerika ile kapsamlı bir savaşın içine girmek istemiyor" diyen Arslan, "Bu sebeple, israilin 7 Ekim’den beri yaptığı pek çok provokasyona ölçülü karşılık verdi. İran’ın desteklediği gruplardan olan Hizbullah da ölçülü karşılık veriyor. Varsayımları şöyle: israil HAMAS’ı yenemez. Şu anda Gazze’de soykırımsal etnik temizlik uygulamasına rağmen stratejik hedeflerine ulaşamadı bu gidişle de ulaşamayacak. israilin eline silah almayı reddeden Hasidileri bile askere çağıran İsrail’in büyük bir savaşı kışkırtması ve Amerika’yı savaşa çekmek istemesi anlaşılır." ifadelerini kullandı.

"Netanyahu, siyasi geleceği için Gazze savaşını bölgesel savaşa dönüştürmek  istiyor"

Netenyahu’nun öncelikle, kendi siyasi geleceği açısından Gazze savaşının bölgesel savaşa dönüşmesini tek çıkış olarak gördüğünü kaydeden Arslan, "Şu ana kadar Gazze’de yaptığı saldırı, 33 bin suçsuz masumun öldürülmesine, katliamına, 70 binden fazla Filistinlinin yaralanmasına yol açtı. Bütün bunlara rağmen israil hedeflerine ulaşamadı, sonuç alamadı. Rehineleri kurtaramadı, çok önemli HAMAS liderlerini yakalayamadı, öldüremedi. Bebek katili durumuna düştü. İlk defa İsrail, Batı dünyası da dahil olmak üzere çok ağır eleştirilere maruz kaldı. Netanyahu israil içinde sıkışmış durumda. Dolayısıyla İran’ı savaşın içine çekerek bir bölgesel savaşa dönüştürebilirse hem kendisini hem de israili kurtarabileceğini düşünüyor. israilin hesabı böyle bir bölgesel savaş durumunda ABD ve Batı dünyası İran’ın karşısında İsrail’in arkasında tam kadro duracaktır." diye değerlendirmede bulundu.

"İran, tuzağa çekilmek istendiğinin farkında"

İran’ın, tuzağa çekilmek istendiğinin farkında olduğunu da anlatan Prof. Dr. Havva Kök Arslan, "Ama bir tarafta da Şam Konsolosluk binasına yapılan saldırıya da cevap vermek zorunda hissetti. Cevap vermesi lazım ama bu cevabın bir bölgesel savaşa sebep olmaması gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında İran, politik değerlendirmeleri açısından başarılı." dedi.

"Netanyahu istediğini alamadı"

Netanyahu’nun istediğini aldığının pek söylenemeyeceğini de dile getiren Prof. Dr. Havva Kök Arslan, "Çünkü, eğer israil Gazze’deki saldırılarına son vermiş olsa ve ondan sonra İran misilleme yapmış olsa ya da israilin konsolosluk saldırısı olmadan İran saldırmış olsaydı; Netanyahu Batı dünyasının desteğini alıp İran üzerine gitmek için girişim yapabilirdi. Amerika ve Avrupa ülkelerinde de İsrail’i eleştiren ve israi’in yaptıklarının kabul edilemez olduğunu düşünen bir kamuoyu oluştu. Ama bu kamuoylarına rağmen, İsrail’e kayıtsız şartsız destek veren hükümetler var. Böyle bir ortamda İsrail’in Gazze saldırıları devam ettikçe zaten yönetimler israi’den yana olduğu için bir şey değişmemiş oldu. İran bütün bunları hesaplamış olmalı. Batı yönetimleri bir çıkmaz içinde. Bir yandan israile kayıtsız şartsız destek vermek zorunda, öte yandan da soykırımsal etnik temizlik uygulamasına yönelik eleştirileri ciddiye almak zorunda." diye konuştu.

"israile kayıtsız şartsız destek verme Amerika’nın çıkarlarına değil"

Çok kutuplu dünyada, soykırıma varan etnik temizlik uygulayan bir İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermenin Amerika’nın çıkarlarına olmadığı analizinde de bulunan Arslan, şunları kaydetti:

"Bir defa, ABD müttefiki olan Arap devletlerinin yöneticilerini kaybetmese de kamuoylarını kaybediyor. İkincisi demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi Batı söylemleri ve iddiaları anlamsız hale geliyor. israil, Amerika’nın desteği olmadan İran’la doğrudan bir çatışmanın içine giremez. O nedenle, Netanyahu, Amerika’yı savaşın içine çekerek bölgesel savaş çıkarmak ve bir Amerika-İran savaşı başlatmak istiyordu. Bu hedefe de ulaşmada başarısız oldu. Biden’ın, Netanyahu’ya ‘İran’a karşılık verme’ dediği anlaşılıyor.

Amerika’ya gelince, krizin bölgesel savaşa evrilmesi ve Amerikan-İran savaşına dönüşmesi çıkarlarını olumsuz etkileyecektir. Amerika seçimlerden önce gücünü ve enerjisini Ortadoğu’da daha fazla harcamak istemiyor. Bu hem Çin’in hem de Rusya’nın işine gelen bir şey olurdu. Bu çerçeveden ele alınınca önümüzdeki günlerde krizin seyrinin nasıl olacağını Biden ve Netanyahu görüşmesi belirleyecek diyebiliriz."

"Türkiye’nin çizgisi doğru, yerinde ve dikkatli"

Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Prof. Dr. Havva Kök Arslan, "Türkiye’nin çizgisi doğru, yerinde ve dikkatli. Amerika’ya sadece üstlerini değil hava sahasını da kullandırmama politikası doğru. Dengeli ve dikkatli bir politika izliyor. Bu krizin büyümesi ve bölgesel bir savaşa dönüşmesi Türkiye için çok risklidir. Olası bir Amerika-İran savaşı NATO üyesi olan Türkiye için oldukça zor koşullar yaratır. Bu nedenle Türkiye tarafsızlığını korumalıdır. Bununla birlikte PKK’nın yeniden proaktive edilmesi ve Güney Kafkasya’da istikrar bozucu girişimlerin olma olasılığı yüksek. Kamuoyunda İran aleyhine görüşlerin oluşmasının önüne de geçmek gerekir." şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)

Kaynak: ilkha