TBMM'de gerçekleştirdiği basın toplantısında önemli değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, Gazze ve Refah'ta siyonist işgal rejimi tarafından gerçekleştirilen katliamlar ile ilgili değerlendirme, öneri ve uyarılarda bulundu.

İç gündeme dair de açıklamalarda bulunan Demir; öğretmen atamaları, mülakat uygulaması, eğitim sistemi ve öğretmenlere uygulanan şiddet ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Açıklamalarına ilk olarak Filistin ile başlayan Demir, siyonist işgal rejiminin Refah’a yönelik saldırıları karşısında herkese büyük sorumluluklar düştüğünü belirtti.

Demir, "7 Ekim'den bu yana Gazze'de soykırım gerçekleştiren siyonist işgal rejimi, şimdi de zorla yerinden edilmiş olan Filistinlilerin sığındığı Refah bölgesine saldırarak çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan sivilleri katlediyor. Şimdiye kadar oldukça sınırlı ve yetersiz miktarda da olsa insani yardımların geçtiği Refah Sınır Kapısı'nın Gazze tarafı da işgal edildi. Artık insani yardımların geçişi tamamen durdurulmuş durumda. Refah bölgesindeki aş evleri ve hastaneler hizmet veremiyor. İnsanlık, gözlerimizin önünde can çekişerek ölüyor. Bu vahim tablo karşısında hepimize çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Doğudan batıya sivil halk kitlelerinin protesto eylemleri devam etse de ellerinde güç ve yetki olan yöneticiler ve devletler harekete geçmediği sürece siyonist işgal rejimi katliamlarına devam edecektir. Bu nedenle soykırıma sessiz kalan ya da yetersiz tepki veren hükümetler üzerindeki sivil baskı artırılmalı, hükümetler daha fazla adım atmaya zorlanmalıdır." dedi.

"Türkiye öncülüğünde Gazze için ortak bir 'İnsanlık Paktı' kurulmalıdır"

Gerçekleştirdiği basın toplantısında "Siyonist işgal rejimine karşı ortak ambargo ve yaptırım kararları alınmalı, askeri seçenekler masaya yatırılmalıdır." ifadelerini kullanan Demir şunları kaydetti:

"siyonizmin ve İngiliz-ABD emperyalizminin kuklası olmayan her devlet artık harekete geçmeli ve Gazze için ortak bir 'İnsanlık Paktı' kurmalıdır. Türkiye, böyle bir girişime öncülük yapmalıdır. siyonist işgal rejimine karşı ortak ambargo ve yaptırım kararları alınmalı, askeri seçenekler masaya yatırılmalıdır. İnanıyoruz ki sadece birkaç ülkenin bile bu konuda bir araya gelerek ortak bir tavır ortaya koyması siyonistlere geri adım attıracaktır. Öte yandan aldıkları onca desteğe rağmen, Gazze'de belirledikleri hiçbir 'askeri' hedefe ulaşamayan siyonist işgalciler bilmelidir ki; kadın ve çocukları katlederek ne kadar korkak ve aşağılık olduklarını tescillemek dışında hiçbir şey elde edemeyecekler. İşgal devam ettikçe direniş de devam edecektir. 100 yıldır işgal ve katliamlarla ektiği nefret tohumları er ya da geç siyonist işgal rejiminin sonunu getirecektir. Bu mesele HAMAS ile siyonist israil arasındaki bir mesele olmaktan çıkmış; zulme karşı olan insanlık ile zulümde sınır tanımayan insanlık düşmanlarının arasındaki bir mesele haline gelmiştir. Zalimler kaybedecek, insanlık ve adalet kazanacaktır."

"Ataması yapılacak olan 20 bin kişilik kadro yetersizdir ve mevcut öğretmen açığını da kapatmaktan uzaktır"

TBMM'de gerçekleştirdiği basın toplantısında iç gündeme dair de önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, söz konusu 20 bin atamanın yetersiz olduğunu ve mülakat uygulamasının da kamuya alımlardan tamamen kaldırılması gerektiğini söyledi. Demir ayrıca Kurmanci ve Zazaki branşlarına toplam 10 kontejan ayrılmasını da eleştirdi.

20 bin atamanın yetersiz olduğunu vurgulayan Demir, "Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, 20 bin öğretmen ataması yapılacaktır. 2023 yılında 572 bin öğretmen adayı KPSS sınavına girmiş ve yine 2023'te 23 bin 670 öğretmen emekliye ayrılmıştır. 2024 yılında da geçen yılın rakamlarına yakın sayıda öğretmenin emekli olması bekleniyor. Bu rakamlar göz önünde bulundurulduğunda ataması yapılacak olan 20 bin kişilik kadro yetersizdir ve mevcut öğretmen açığını da kapatmaktan uzaktır. Atama sayılarının ekonominin mevcut durumuna göre değil, ihtiyaca göre tespit edilmesi gerekiyor. Bu sayı revize edilerek veya ikinci bir atama yapılarak öğretmen açığı kapatılmalıdır." diye belirtti.

"Mülakat uygulamasının kamuya alımlardan tamamen kaldırılması zorunluluk haline gelmiştir"

Mülakat uygulamasının kaldırılmasını ve ayrıca Kurmanci ile Zazaki branşlarına daha fazla atama yapılması gerektiğine dikkati çeken Demir, "Millî Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada 'Yüzde 50 yazılı puan, yüzde 50 mülakat oranına göre 20 bin öğretmeni atayacağız' ifadesi mülakat uygulamasının devam edeceğini gösteriyor. Mülakat uygulaması için objektif kriterler oluşturulmadığından bugüne kadar hep haksızlıklara, keyfilik ve suistimallere neden olmuştur. Toplumun adalet duygusunu rencide eden ve keyfiliğe yol açmaya elverişli bir mülakat uygulamasının kamuya alımlardan tamamen kaldırılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Bununla birlikte bu 20 bin kişilik atamanın içerisinde Kurmanci ve Zazaki branşlarına toplam 10 kontejan ayrılmıştır. Ülkemizde 20 milyonun üzerinde Kürt vatandaşımızın yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda bu sayı elbette ki çok düşüktür. Kararın gözden geçirilerek Kurmanci-Zazaki branşlarına da daha fazla atama yapılması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, değerler eğitimi kavramıyla iç içe bir şekilde uygulanabilirse daha iyi bir anlam ifade edecektir"

Basın toplantısına eğitim sistemiyle devam eden Demir, 6 Nisan günü yayımlanan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat taslağı ile ilgili değerlendirmesinde ise şu ifadeleri kullandı:

"Kamuoyunda bir süredir konuşulan yeni müfredat taslağı 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' adıyla 26 Nisan günü bakanlığın internet hesabından paylaşılarak görüş ve önerilere açılması ile birlikte olumlu olumsuz değerlendirmeler yapılmaya başladı. Bu görüş ve önerilerin değerlendirmeye alınması önemli bir husustur. Yeni müfredatta program dışı etkinliklerde sosyal sorumluluk ve hayat boyu öğrenme anlayışı benimsenmiştir. Bu anlayış öğrencilerin yaşadıkları toplumun sorunları ile ilgilenmeleri ve hayatları boyunca karşılaşacakları zorluklara direnç göstermeleri anlamında önemli bir adımdır. Bu program değerler eğitimi kavramıyla iç içe bir şekilde uygulanabilirse daha iyi bir anlam ifade edecektir. Yetkin ve erdemli insan yetiştirmenin eğitimin amacı olarak belirlenmesi önemli bir adımdır. Lakin yetkin ve erdemli insan kavramlarının içinin amaca uygun doldurulması lazımdır. Bilgi yüklemesi yapmak yerine beceri temelli öğrenmenin esas alınacağı ifade edilmektedir. Bu durumda bilgi okuryazarlığı, dijital okuryazarlık, finansal okuryazarlık, görsel okuryazarlık, kültür okuryazarlığı, vatandaşlık okuryazarlığı ve veri okuryazarlığı becerilerine yer verilmiş olması olumlu sonuçlar doğuracaktır. Ancak bunun ne kadarının hayata geçirileceği bir muammadır. Programların uygulanmasında temel alınan öğrenme yaklaşımlarının yaşantısal öğrenme, proje temelli öğrenme, bağlamsal öğrenme, sorgulamaya dayalı öğrenme ve iş birlikçi öğrenme şeklinde belirlenerek farklı öğrenme yaklaşımlarına yer verilmesi olumludur. Bu müfredatın da diğer bütün müfredatlar gibi en büyük handikapı ise kâğıtüzerinde kalma ihtimalinin olmasıdır. Özellikle beceri temelli atölyelerin ve bu müfredatı hayata geçirecek insan kaynağı ve diğer alt yapı imkanlarının her okulda olmaması sonraki süreçte uygulama sıkıntılarının doğacağını şimdiden göstermektedir. Bunun için de ciddi bir hazırlık ve yatırım sürecine ihtiyaç duyulacağı anlaşılmaktadır."

"Eğitim sistemimiz eğitmiyor, başına buyruk bir gençlik yetiştiriyor ve şiddet üretiyor"

Son olarak öğretmenlere uygulanan şiddet olayları ile ilgili de açıklamalarda bulunan Demir, "Son bir haftada okullarda idarecilik yapan iki öğretmenimiz saldırıya uğradı. İstanbul’da özel bir okulda müdürlük yapan İbrahim Oktugan bir öğrencinin silahlı saldırısı sonucu vefat etti. Yine geçtiğimiz hafta Diyarbakır'da bir lisede müdürlük yapan H.O. bir öğrencinin bıçaklı saldırısı sonucu yaralanmıştı. Son yıllarda okullarımız, artan şiddet ile gündeme geliyor. Akran zorbalığı ve öğretmene şiddet giderek artıyor. Her hafta benzer olaylar basına yansıyor." dedi.

"Öğretmenlerimizin güvenliğini sağlayacak yasal düzenlemeler acilen çıkarılmalıdır"

Açıklamalarına, "Bütün bu şiddetin temel sebebi eğitim sistemimizdir. Eğitim sistemimiz eğitmiyor, başına buyruk bir gençlik yetiştiriyor ve şiddet üretiyor." ifadeleriyle devam eden Demir, "Eğitim Sistemi mürebbilik mantığından çok uzaktır. Öğretmen ve okul idarelerinin tamamen yetkisiz hale getirilmesi ve ahlaki çöküntü okullarda şiddete sebep olan başlıca faktörlerdir. Şiddeti körükleyen diğer önemli bir husus ise 12 yıllık zorunlu eğitimdir. Okul okumak istemeyen, sorunlu ve başarısız öğrenciler kendileri ile ilgili olumsuzluğun faturasını okula, öğretmenlerine ve idarecilere yüklemektedirler. Öğretmenlerimizin güvenliğini sağlayacak yasal düzenlemeler acilen çıkarılmalıdır. 12 yıllık zorunlu eğitimden vazgeçilmeli, öğrencilere davranışlarını düzeltecek ahlaki davranış dersleri konulmalıdır. Eğitimde adalet sağlanmalı suçlu kim ise gerekli cezai müeyyideler uygulanmalıdır." şeklinde belirtti.  (İLKHA)

Kaynak: ilkha