Bir süredir mesane tümörü teşhisi konulan bölgenin tanınmış alimlerinden ve kanaat önderlerinden Molla Abdurrezzak Tepe, akşam saatlerinde rahatsızlanması sonucu kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde vefat etti.

Gençlik yıllarından itibaren ömrünü İslami ilimlere ve davaya adayan merhum Molla Abdurrezzak Tepe, 1990'lı yıllarda karanlık yapılar tarafından zulme maruz bırakılsa da Diyarbakır'da, tavizsizliği ve açık sözlüğüyle tanınan şahsiyetlerden biriydi.

"Babamız hastalığından dolayı İslam'a hizmet edememenin ıstırabıyla vefat etti"

Şemsettin Tepe

Merhum Molla Tepe'nin kişiliği ve İslami konulardaki hassasiyetlerini aktaran oğlu Şemsettin Tepe, "Babamız Seyda Molla Abdurrezzak Tepe, 1951 yılında Silvan'ın Eşme (Salıka) Mahallesinde doğdu. Medrese tahsilini muhtelif bazı medreselerde yapsa da genel olarak Silvan'ın Başbuğ (Reşıka) mahallesinde yaptı, icazetini de orada aldı." dedi.

Tepe, "Babamın temizlik konusunda bazı titizlikleri vardı, ondan dolayı kendisinden fazla istifade edemedik. Kendisine de dert olmuş, İslam'a hizmet edemediğinden üzüntü içerisindeydi. Vesvese denildiğinde akla temizlik gibi konular gelse de Seyda'nın bambaşka bir hassasiyeti vardı. Seyda her konuda hassas olduğunda bu hastalık onda oluşmuştu. Bu hastalıktan dolayı İslam'a hizmet edememenin ıstırabıyla vefat etti. Fakat buna rağmen sağlığı el verdiği müddetçe İslam'a hizmetleri olmuştu. Cesaretleydi, tavizsizdi." ifadelerini kullandı.

"Sürekli İslami konularda tavizsiz olmamızı söylerdi"

Merhum babasının sıla-i rahim konusunda akrabalarına düşkün olduğunu, cemaatlerin çoğunlukta olduğu Diyarbakır'da tüm cemaat ve camialar tarafından sevilen bir sima, hepsine karşı sert ama babacan tavrıyla tanınan bir şahsiyet olduğunu sözlerine ekleyen Tepe, şunları söyledi:

"Biz, 4'ü erkek 3'ü kız olmak üzere 7 kardeşiz. Babamız sürekli evlatlarına helal rızık konusunda sıklıkla tembihler, İslami konularda tavizsiz olmamızı söyler, İslam'a bağlı kalmamızı ve Müslümanlarla beraber olmamız konusunda nasihat ederdi. Seydamız son 6-7 aydır mesane tümörü kanserine yakalanmıştı. Bazen onkoloji bazen diğer servislerde tedavi görüyordu. Son bir hafta da durumu biraz daha kötü olmuştu. Su süreçte 'ben umudumu Allah'tan kesmem, inşallah Allah hayırlı bir kapı açacaktır, beni affedecektir' derdi."

"Bizlerde Allah'ın izniyle babamızın yolunu sürdürmeye devam edeceğiz"

Ömer Tepe

Babasının hastalık sürecini ve bu süreçte İslami değerlere olan hassasiyetlerini paylaşan Ömer Tepe ise "Babamın çok hassas olduğu bir konu vardı. Son dönemlerinde kanser hastalığına yakalandıktan sonra yaklaşık 1 buçuk ay hastanede görmüş olduğu tedavi sürecinde doktorlara, 'ben ümidimi Allah'tan kesmiyorum, tıbbi değerler bana ne derse desin Rabbim hakkımda ne buyurmuşsa ona razıyım' diyordu. Bunun dışında evdeki hassasiyetleri bizleri derinden etkiliyordu. Özellikle çocuklarına şunları derdi. 'İslam'ın çizgisinden ne pahasına olursa olsun ayrılmayın ve helal rızkınız neredeyse oraya koşun' diye tembihlerdi." şeklinde konuştu.

Tepe, "Babam, bölgede tanınmış bir alim idi. İlmi derecesinden dolayı birçok medresede, taziye evlerinde ve camialarda cesaret örneğiyle sohbetler yapıp hiç kimseden ve yapıdan çekinmeden sürekli hakkı haykırırdı. Biz babamızı böyle biliyoruz ve elhamdülillah Müslümanlar da babamızı öyle tanıyordu. Bizler de Allah'ın izniyle babamızın yolunu sürdürmeye devam edeceğiz." diye belirtti. (İLKHA)

Kaynak: ilkha