Asma Köprü Uluslararası Öğrenci Derneği ve Genç Kudüs Şurası Başkanı Hanefi Sinan, Peygamberimizin hayatının her anında cihat ruhuyla dolu olduğunu vurgulayarak İslam'ın en temel esaslarından birisinin cihat olduğunu belirtti.

Peygamberimizin önderliğinde tevhidin insanlara ulaştırılmasının, cihadın en temel amacı olduğunu vurgulayan Sinan, cihatsız bir yaşamın mümkün olamayacağını aynı zamanda günümüzde yapılan her türlü çabanın da insanlara doğruyu ve hakikati ulaştırma gayretinin bir parçası olduğunu belirtti.

"Ahlak olmadan İslam'ın sağlıklı bir şekilde toplumda yaşanır hale dönüştürülmesi mümkün değildir"

İslam'daki bütün kavramların oturduğu en temel esasın ahlak olduğunu ifade eden Sinan, "Ahlak olmadan İslam'ın sağlıklı bir şekilde toplumda yaşanır hale dönüştürülmesi mümkün değildir. Peygamber Aleyhissalatü Vesselam Mekke toplumunun her türlü manevi hastalığın, zulmün ve ahlaksızlığın olduğu bir toplum içerisinde kendisine vahiy gelmeden önce yaklaşık 40 yıl boyunca Mekke toplumuna ahlak üretmiştir. Üstün bir ahlak üstüne Mekke toplumunda görünür hale gelmiştir. O yüzden Mekke toplumu kendisine daha henüz vahiy gelmeden önce kendisine Muhammedü'l-Emin sıfatını vermiştir. Bütün meselelere bakarken öncelikle meselelerin kaynağının ahlak olup olmadığını gözden geçirmemiz gerekiyor." dedi.

"Allah'ı razı edecek bütün ameller cihat mesabesindedir"

Hanefi Sinan

İslam'ın en temel esaslarından birisinin cihat olduğunu belirten Sinan, devamında şunları aktardı:

"Hayat iman ve cihattan mütevellidir. Cihat farziyetinin de hayatın içerisinde yaşanır hale dönüşmesi için mutlaka ahlaki bir temel üzerine oturması gerekir. Tıpkı Peygamber Aleyhissalatü Vesselam'ın yaşantısının içerisinde olduğu gibi. Cihat deyince aklımıza sadece kıtal gelmiyor. (Kıtal; karşı taraf etkisiz hale gelinceye kadar veya teslim oluncaya kadar çarpışmak, savaşmak demektir.) Kıtal cihadın en önemli parçasıdır. Bunun dışında Müslümanın hayatının içerisindeki Allah'ı razı edecek bütün ameller cihat mesabesindedir. Bir toplumun ıslahı da imarı da bir bireyin kötülüklerden kurtulması da iyiliğin emredilmesi ve özellikle kötülüklerin kaldırılması da cihattır. Doğal olarak da eğer bütün bunlar bir ahlak üzerine değilse yani yaptığımız ticaret, eğitim programları, ailemiz, toplumsal hayatımız, ahitlerimiz ve sözleşmelerimiz bütün bunların mutlaka bir ahlak üzerine yapılması gerekiyor. Cihad da bu çerçeveden bakıldığında ahlak üzerine olması gereken en önemli kavramdır. En önemli hedefimiz olan cihadın ahlak üzerine kurulması gerekir."

"Mücahitlerin Gazze'de savaşa nasıl bir ahlak kazandırdıklarını elhamdülillah hepimiz müşahede edip görüyoruz"

Gazze'de mücahitlerin cihat ahlakının nasıl olması gerektiğini öğrettiklerini dile getiren Sinan, "Cihada kıtal çerçevesinde bakıldığında Gazze'de savaşa nasıl bir ahlak kazandırdıklarını elhamdülillah hepimiz müşahede edip görüyoruz. Nasıl bir ahlak üzerine süreci işlettiklerini ve yürüttüklerini bundan sonrada inşallah bu ahlak üzere olup özelde dünya müminlerine genelde bütün insanlığa bunun böyle de yapılabileceğini ortaya koyuyor. Tıpkı Aliya İzzetbegoviç'in ifade ettiği gibi 'Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir' düşmana benzemek ahlaksız bir zemine kaymakla başlar. Cihat farziyeti de mutlaka ahlakı temeller üzerinde oturtulması gerekir. Sözleşmeleri mutlaka onun üzerinden yürütmek gerekir." diye belirtti.

"Peygamber Efendimiz hukukun çok ötesinde savaş alanındaki en büyük düşmanını ahlaki hukuk ile yüzleştirmiş oluyor"

Peygamber Efendimizin her yönüyle örnek alınması gerektiğinin altını çizen Sinan, "Hendek Savaşı sırasında Ben-i Kurayza Yahudileri Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile ahdi bozarak sürece ihanet etti. Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam'da sürecin sonunda müşrikler Medine'den çekilince sözleşmeyi haksız, hukuksuz ve ahlaksız bir şekilde fesh eden Ben-i Kurayza'ya bunun adil bir şekilde hesabını sormak için kendilerini kuşatma altına aldı. Onlara bu süreçte ortaya çıkan bu sonuçla ilgili 'hakkınızda kararı kim versin' diye de adil bir alan açıyor. Ahlaksız bir muameleye Müslümanları bitirmeye yönelik bir hamleye karşı Peygamber Aleyhissalatü Vesselam ahlakı çizgilerin dışına çıkmıyor. Burada işlenmiş bir suç var. Bunun cezalandırılması gerekiyor. Bu cezayı da biz vermeyelim siz hangi hukuka göre vermemizi arzu edersiniz bu çerçevede kimin cezayı vermesini istersiniz?' sorusu üzerine Kurayza kabilesi daha önce müttefik oldukları bir kabilenin üyesi olan Sad bin Muaz'ın kendileri hakkında karar vermesini istiyorlar. Dikkat ederseniz hakimi de tercih etme hakkını suçluya sunuyor. Bugün uygulanan hukukun çok ötesinde savaş alanındaki en büyük düşmanını bir ahlaki hukuk ile yüzleştirmiş oluyor. Ben-i Kurayza hakkındaki Yahudilerin seçtiği Sad bin Muaz veriyor. Bu hükümle Ben-i Kurayza erkekleri işlemiş oldukları cürümden dolayı öldürülüyor. Peygamber Aleyhissalatü Vesselam bir hukuk düzeni içerisinde bir mahkeme oluşturuyor ve suçlunun istediği bir hakimi tayin ediyor." şeklinde belirtti.

"Biz yeryüzünde batılla, kötüyle, haramla ve çirkinle olan mücadelemizi elbette yapacağız"

Son olarak Sinan, "Peygamber Efendimiz en büyük düşmanlarına karşı da bir ahlaki temel ve zemin üzerinden hareket etmiştir. Dünya ve ahiret başarısının adının bu olduğunu ifade etmiştir. O yüzden biz yeryüzünde batılla, kötüyle, haramla ve çirkinle olan mücadelemizi elbette yapacağız. Elbette yeryüzünde iyiliğin hakim olacağı ve kötülüğün yeryüzünden kaldırılacağı bir dünya kurmak için çaba sarf edeceğiz ancak bunu yaparken mutlaka ahlaki bir temel üzerinde konumlandırıp yapmak zorundayız. Aksi takdirde bunun adı başarı olmaz. Dünya ve ahiret saadetini bize getirmez." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)

Kaynak: ilkha